22 Ağustos 2011 Pazartesi

İnat ettim GİDECEĞİM

Nedense evren midir nedir benim erasmusla Hamburg'a gitmemi istemiyor galiba. Ne yaparsam yapayım her şey ters gidiyor. İkinci keredir postam kayıplarda... İlk kaybolan postam sayesinde yurttaki yerimi kaybettim o da yetmedi şimdiki de kaybolursa hibem geç yatacak. Bu da benim için çok önemli bir olay, öğrenciyiz sonuçta... Ama yılmıyorum, kalacak yerim olmasa da ben Hamburg'a gideceğim...Gitmemi istemeyen arkadaşlar da bunu iyice kafalarına soksunlar daha fazla da sinirlendirmesinler beni :D
Hayatımda ilk defa bir belgeyi yedeklemeden yurtdışına gönderdim, tabiki bir terslik çıkması gerekiyordu değil mi?
Belgem kayıplarda yukarıda da yazmış olduğum gibi. PTT 4 Ağustosta Hamburg'daki erasmus bürosuna teslim edildiğini söylüyor, Hamburg'dakiler ise ellerine benimle ilgili bir belge geçmediğini iddia ediyorlar. Valla sıkıldım artık. Bu başıma gelenler pişmiş tavuğun başına bile gelmez o derece. Ama ben ne yaptım orda alacağım derslerin bir listesi elimde olduğu için Learning Agreement'ımı doldurdum imzalayıp scan halini bölümdeki hocama gönderdim, hocam sağolsun imzamın üstünden geçecek ve koordinatörümüz olan bölüm başkanımıza imzalatacak. Orada da arkadaşım devreye girip belgemi ab ofisine imzalatmaya götürecek. Esas önemli olan yer burası: AB OFİSİ ve MELİSA HOCA. O bir sorun çıkarmazsa her şey yolunda gidecek...
Ne olursa olsun kafama koydum ama ben Hamburg'a gideceğim. Kusura bakma evrenciğim bu sefer seni dinlemeyeceğim ;)
Buradan da tüm erasmusla giden arkadaşlarıma sesleniyorum: Umarım gittikten sonra bütün bu yaşamış olduğumuz sıkıntıları unutup hafızalarımızdan silinmeyecek olan muhteşem günler geçireceğiz...

16 Ağustos 2011 Salı

ah şu eski nesil

Eveeet, ben bugün hastaneye kaldırıldım. Ama değinmek istediğim konu bu değil tabi, önemli olan şey hastanın başında neler konuşulduğu.
Hastaneye gitmeden önce babaannem eve geldi sağolsun canım arkadaşlarım da beni direkt hastaneye yetiştirdiler gören doğum yapıyorum sanırdı öyle bir sancım vardı yani, neyse daha apartmanın kapısında başladı: "cık cık cık, bak terli terli klimanın karşısında oturdun böyle oldu. Ah yavrum ben sana demedim mi? Bir de temizlik yaptın, ahh ahh şu üniversitede de gençler beslenmeyi hiç bilmiyorlar..."
Neyse efendim acilde yatıyorum, hemşire kolumu mahvetmiş serumlu halde uyumaya çalışıyorum, başımda canım ayşegül teyzem (komşumuz olur kendisi dünya tatlısı) ve babaannem saçlarımı okşuyorlar bir yandan da muhabbet ediyorlar. Ee hani nerde dinlenme? Ben hala ağrıdan ölüyorum bir yandan da "Ühühühüh annemler Roma'da tatil yapsınlar beni burda tek bıraksınlar ben de hasta olayım zaten!" şeklinde söyleniyorum deli gibi acıdan ağlarken.
1 saat sonra yeni uykuya dalmaya başlamışken babaannem: "Hülya teyzenin çok selamı var, bilmem nerde ev almışlar" Şimdi ne alaka? Ne zaman konuştun onunla ben yatarken mi? Yok, meğer 1 hafta önce konuşmuş.
Deli gibi kramplar girerken babaannem: "Gözde ablan da bu yatakta yatmıştı geçen sene migrenden dolayı."
Ben: "Hmm şansa bak, evet... Ne ilginç."
Anlayacağınız eve gelip tek başıma kalana kadar hastanede bana rahat yoktu, neredeyse mp3üm yanımda olsa onu takacaktım rahatlamak için, hiç olmadı bir Keane dinlerdim...

Zor yavrum eski nesilden birileri ile hastaneye gitmek, evet! Yeni anladım ne var bunda?!

Yaşasın televizyon!

Üniversitede yaşayan ve evine tatil yapmaya gelmiş öğrencilerin sesi olmak istiyorum şu yazıda. Evinde uzanıp miskinlik yapmak istersin, ee o miskinlik nasıl olacak? -Tabi elindeki televizyon kumandası ile... Lakin gelin görün ki saçma sapan dizilerin tekrarları var. Hadi saçma sapanı geçtim kaçıncı tekrar bunlar? Kaç saat sürüyor allah aşkınıza ya?! Bir doktorlar vardı eskiden; Greys Anatomy'nin kelimesi kelimesine aynıydı ilk bölümlerde... Sanki çok özlemişiz gibi sabah, öğlen ve gece (allahtan akşamı atlamışlar) tekrarları var!
Ya da bir zamanlar hepimizin taptığı Hayat Bilgisi! (ne severdim be)... Sabahki bölümler ile öğleden sonra gösterilen bölümler arasında hiçbir şekilde bağlantı kuramıyorsun, zamansız bölümü bitirmeleri de cabası. Sonra da: " Eee bu böyle bitmiyordu ki?!" diyoruz mecburen. hadi öğleden sonraki bölümleri bekleyelim dediğimizde de farklı bir bölüm hatta sezon ile karşılaşıyoruz. 
O gereksiz fazlalıktaki reklamları hiç saymıyorum bile 5 dakikada bir 1-3 ve 4 dakikalık reklamlarımız var. Aman ne hoş...

Yazık değil mi bize? Neden yazları güzel şeyler olmuyor?! Bütün sene zaten doğru düzgün bir şey izleyemiyoruz, miskinlik yapamıyoruz tatilde de bu.

Neyse çok şükür Aşk-ı Memnu'nun bölümleri düzgün gösteriliyor :D :D

o zaman bir merhaba da benden olsun a dostlar

Gecenin bir körü -deli gibi uykum gelmişken- arkadaşlarım Janset (uyumayanses) ve Eren'e (caylasekerzamani) uyup "Ben de blog açıcam yaaa" dedim. Ve işte benim de bir blogum oldu yaşasın hallelujah!
Laptop başında uyuyakalmadan önce yatağa doğru sürünerek gitmek şu an en büyük isteğim, o yüzden şimdilik görüşmek üzereeee =)