8 Ekim 2012 Pazartesi

Tam 1 sene önce

Tam bir sene önce... 8 Ekim 2011, cumartesi günü Hamburg'a indi uçağım. Deli gibi yağmur yağıyordu belli aralıklarla ama, hani 10 dk yağıyorsa 2 dk güneş açıyordu.
Taa kaç sene önce Münih'ten bir arkadaşım olan Kata karşıladı beni havaalanında. İndiğim saniye Almanya'yı ne kadar özlediğimi farkettim, içimi bir huzur kapladı.

1 dönem için gidip 2 döneme uzattım, ona rağmen tadı damağımda kaldı. 1. dönem fazla çabuk geçti, 2. dönemse ondan da çabuk.

2.-3. haftadan itibaren misafirlerim eksik olmadı, çok da iyi oldu. En güzel olanı en yakın arkadaşımın yani biricik Hazalımınnn gelmesi oldu. Hamburg'u onunla keşfettim sayılır =)
O muhteşem şehrin tek kötü tarafı berbat ötesi havası malesef. Hayatımda bu kadar üşümedim. Soğuktan ağladığım zamanlar hala hafızamdan silinmedi. Yağmurlu havalarda şemsiyemi rüzgardan dolayı açamadığım için ıslanmalarımı hep Franzbrötchen yiyince unuttum. O kadar çok Franzbrötchen yedim ki sonunda tatil için Türkiye'ye döndüğümde 6 kilo almış olduğumu farkettim.

2. dönem muhteşem evimde, dünya tatlı ev sahibimle geçirdim. Arada -toplamda yaklaşık 2 hafta boyunca- hava çok güzeldi.

Bunları neden yazdığımı cidden bilmiyorum. Gereksiz saçma sapan bilgiler işte... Ama yazdıkça anılarım canlanıyor, bir mutlu oluyorum, orda dostlukların ne kadar değerli olduğunu farkediyorum, iyiki gitmişim diyorum.

- İlk haftaki toplu halde karaoke yapışımızı
- Manolya'nın tuvalete tüm servetini düşürüşünü
- Natachaların evindeki krep fiyaskosunu
- "Muhteşem" yılbaşı gecemizi
- Siyah beremi kaybedişimi
- Franzbrötchenları
- Deli gibi sarhoş olup tanımadığım birinin arabasına binişimi
- Büşra'nın her seferinde trende uyuyakalmasını
- Ece'nin Facebooktan silip ekleme olaylarını
- Hanife'nin ders çalışmalarını
- Küçük Coni'yi
- Buğra'nın kafasının normal olduğu tek günü
- Koray hocayı
- Gecenin bir köründe Hauptbahnhoftan muz ve portakal çalışımızı
- Laura ile kahve içmelerimizi
- Leyla ile Ponybar saatlerimizi
- Kızlarımla Steindammdaki kahvaltılarımızı
- Büşra ile saç boyamamızı
- Ece ile Brownie yapamayışımızı
- Özgen'nin zil zurna sarhoş oluşunu
- Mühendis bebeğimi
- Doktor sevgilimi (!)
- Hazal'ı sabahın 6sında havaalanında elimde Franzbrötchen ve Apfelschorle ile karşılayışımı
- Son gece deli gibi sapıtıp sarhoş bir halde annemle Fischmarkt'a ordan da bruncha gidip brunch masasında uyuyakalışımı
- "Yavaş olmam gerektiğini"
- Hamacher'ın yakışıklılığını
- Faust'u oynayan adamın baklavalarını
- Jim Block ve Vapiano'yu
- "Lanet olsun bu hayat"ı
- Evimizdeki güzel kahvaltılarımızı
- Strip cluba gidişimizi
- Ve dönerken ev sahibim, komşularımızın ağlayışını
- Birtanecik arkadaşlarımın bana sürpriz yapıp Roma'dan döner dönmez bizi yolculamaya gelmelerini
asla ama asla unutamam....

İyiki varsınız, iyiki hayatıma girdiniz. Bu muhteşem sene için hepinize çok teşekkür ederim. Sizi çoook özlüyorum bebitolarım!