25 Kasım 2013 Pazartesi

Erkekler ve Facebook

Son birkaç aydır gözlemlediğim üzere erkekler, karşı cinsleri ile istedikleri şekilde bir ilişkiye başlayamazlarsa Facebook'ta arkadaşlıktan çıkarmaya bayılır olmuşlar.
'Sen beni istemiyor musun? BEN SENİ HİÇ İSTEMEM'. Sil, sil, sil; çabuuk Facebook'tan sil kızı, abi modundanlar. Komik misiniz acaba? Gerçekten de kızların aşırı umrunda onları silmeniz. 'Nasıl olur da beni silebilir, beni, beni, Bihterini' falan diye gözleri çıkana kadar ağlıyorlar =(

En komiği de önce silenler sonra özür dileyip geri ekleyenler ve sonra yine silenler derneğine üye olan sorunlu insanlar =( Napacağız onları? Karşılarına geçip kafamı iki yana sallamak istiyorum. Ancak bu yapılabilir çünkü. Her şeyi geçtim bir de 'Kendine iyi bak, seni arkadaşlık listemden çıkartıyorum, numaranı da siliyorum, arkadaş olmamızın bir anlamı yok çünkü.' yazanlar var... Bu ne allah aşkına?! Numara silme ne be :D Bir şey demiyorum artık, neler düşündüğümü sizin hayal gücünüze bırakıyorum.

Aaa birinci sırayı tabi ki durduk yere küsen, aramalarınıza cevap vermeyen ve sizden kaçan insanlara vermek istiyorum. Ulan önce niye küstüğünü söyle bari, hayır merak ediyoruz falan.

Facebook'tan silmeyi geçelim bir de rahatsız edenler var sürekli. Buluşmuşsunuz adamla, sıkıntıdan ölmüşsünüz, hatta o kadar sıkılmışsınız ki bir arkadaşınızı arayıp kalk kurtar beni demişsiniz. Ama adam hala anlamamış, bir de siz arkadaşınızla buluşunca bile sizden ayrılmamış. Sonra da kalkıp 7/24 Facebook'tan: 'Naber? Yarın napıyorsun?' deyip milyon tane video gönderir.

Gerçekten çok garipsiniz arkadaşlar, gerçekten...

1 Kasım 2013 Cuma

Ölüm ve Keşkeler

Hayatımızda bazı zamanlar olur ve o zamanların çoğu keşkeler ile doludur. Keşke şunu yapsaydın, keşke bunu deseydim.

Bende ise "keşke zamanları" ölümlerle birlikte gelir hep. Ölümden daha ciddi bir şey var mıdır ki? Bir varken bir yoksun, sonrası koca bir boşluk, bilinmezlik.

Şu ana kadar yaptıklarımdan pişmanlık duyduğum oldu mu? Hatırlamıyorum. Benim pişmanlık duyduğum şeyler keşke yapsaydım dediklerim olmuştur hep. Pişman olacak bile olsam denemiş olurdum en azından.

Daha önce de yazmıştım:
- Keşke anneannemle daha çok zaman geçirseydim.
- Keşke dedemin hikayelerini dinleyebilseydim.
- Keşke büyükannemin pamuk ellerini daha çok öpebilseydim.
- Keşke Baha amcama yetişebilseydim.
- Keşke Şevket hocama resim yapışıma karışıyor diye kızmasaydım ve ondan daha çok şey öğrenebilseydim.
- Keşke Adnan amcamı görebilseydim.
- Keşke, sıkıntılarımı, bencil olmayı bir kenara bırakıp, Gülsen yengemi görmeye gitseydim.

Bugün sabah öğrendim vefat ettiğini Gülsen yengecim. Her ne kadar senelerdir görememiş olsam da telefondaki: "Eloşum seni çok özledim, canım benim." demeni hiç unutmayacağım. Çok ama çok üzülüyorum inan seni göremediğim için. Eminim huzur içinde olacaksın, Naci amcam ile birlikte.

Özellikteyken insan "ailesinden" uzaktayken (aile... aile nedir ki?) böyle haber alması çok daha zor oluyor. Birden kafasına dank ediyor insanın sevdiklerinin gidebileceği. Ya anneme bir şey olursa? Ya babama, ya da başka birine? Sonra her lanet olası iğrenç yaşanmışlıkları bir kenara atıp onlara sıkıca sarılıp, ne olursa olsun seni çok seviyorum demek istiyorsun. Yine de yapamıyorsun, sarılamıyorsun, affedemiyorsun. Sadece üzülüyorsun, birkaç damla yaş dökülüyor gözlerinden. Ve keşke diyeceğime yapsaydım demen bile yeterli olmuyor...

Yine de, ne olursa olsun, gerçekten çok seviyorum sizi.