17 Ekim 2014 Cuma

Hayatımıza dokunan adam...

Mutfaktayım, mumlar masada duruyor, bir taraftan da Melis Danışmend'den "Her Şey Normal" çalıyor. Aklımda ise Mehmet Pişkin. Dün gece, uyumadan önce, veda videosunu izledim. Saniyeler geçtikçe tüylerim diken diken oldu; anlattıkları o kadar bizden şeylerdi ki, hepimizin hayatında en az bir kere düşünmüş olduğu şeyler...Bir ara beni anlatıyor galiba dedim. Hayatımın en karanlık günlerinde yaşadıklarımı anlatıyor sanki. Sonra aklıma başka bir şey geldi: 2 yıl olacak yakında, Jan'ın yanımızdan ayrılışı 2 yıl olacak. O kadar derinlere atmışım ki onu, hatırlamayayım diye, Mehmet Pişkin ile ortaya çıktı yeniden.
Jan Erasmus ile Almanya'dan Ankara'ya gelen bir öğrenciydi. Aramızdaki en neşeli insanlardan biriydi. Ben hayatımın en kötü dönemini yaşarken onun gülen yüzü her seferinde beni neşelendirmeye yeterdi. Çoraplarımla dalga geçip: "Elvin, bu çorapları nerden buluyorsun böyle? Her seferinde hayran kalıyorum sana." derdi. Hiçbir zaman mutsuz görmedim onu, hep gülerdi... Noel zamanında herkes evlerine gitti, sonra da malum vize ve final zamanları oldu. Jan'ı aralıktan sonra göremedim. Bir gece, şubat ayındaydı galiba, telefonuma bir mesaj geldi: "Jan canına kıymış." diye. Önce uykulu olduğum için rüya görüyorum sandım, sonra da şaka olduğunu düşündüm. Meğer bizim "neşeli" Jan'ımız büyük bir depresyon içindeymiş ve hiçbirimiz farketmemişiz. Sadece 2-3 arkadaşımız durumdan haberdarlarmış ve malesef kimseye haber vermemişler. Hala anlayamıyorum niye! Belki yardımımız dokunabilirdi, belki daha erken doktora gidebilirdi, belki... Ailesinin tüm yardımlarına rağmen bir gün annesinin yokluğundan faydalanıp arabayı alıp köprüden atlamış. O kadar zor geliyor ki şu an bunları yazmak. Hayatımın en kötü dönemi demiştim az önce o dönem için. Benim için gittikçe daha kötü oldu bu dönem, bu nedenle Jan'ı zihnimin derinliklerine gömdüm ve "kendimce önemli problemlere" kafa yordum. Halbuki ölümün olduğu dünyada başka ne önemli olabilir ki? Değil mi? O zamanlar kendimi ne zaman kötü hissetsem, aklıma hep Jan geliyordu. Arkasında bıraktıkları...
O kadar üzgünüm ki seni fark edemediğimiz için Jan. Kendimi asla affetmeyeceğim. Ne zaman bu kadar kör olabildik? Ya da sen nasıl o kadar güzel saklayabildin her şeyi? Keşke bir kere daha görebilseydim seni. Keşke aramızda olsaydın. Keşke, keşke,keşke...
İçimde koca bir boşluk var. Yaklaşık 2 sene öncenin yasını yeni tutmaya başladım, yeni sıra geldi. Ya da yeni idrak edebildim...

Umarım gittiğin yerde huzuru bulmuşsunuzdur Jan ve Mehmet!