28 Ekim 2015 Çarşamba

Hollywood'vari Mutlu Sonlar Gerçek Dışı Mı?

Hollywood'un bilinçaltımıza aşıladığı aşk hikayeleri aslında gerçek olabilir mi? Esas kız ve esas oğlan, ne tür zorluklardan geçerlerse geçsinler hep sonunda birlikte mutlu oluyorlar. Hep. Çevreme ve en çok da kendime bakıyorum: Bizde öyle bir şey göremiyorum. O zorluklar bizi kırıyor, paramparça ediyor. Geriye ise mutluluk dışında her şey kalıyor. Aylarımızı, bazen yıllarımızı alıyor kendimizi onarıp hayatımıza yüzde yüz devam edebilmek.
Bir senelik sevgilimizden de ayrılsak, 30 seneyi devirdiğimiz evliliğimizi de bitirsek aynı yollardan geçiyoruz. Belki "düzelme" süreci farklı oluyor ama geçilen yollar hep aynı.
Peki en zor ayrılık hangisi? Aldatılmak mı? Sevginin bitmesi mi? Saygısızlık mı? Yoksa severek ayrılmak mı? Galiba aldatılınca öfke sevgiden ağır basıyor. Bir duygunun yerini başka bir güçlü duygu alıyor. Aklında intikam hayalleri kuruyorsun. Ondan ölesiye nefret ediyorsun, ona belalar okuyorsun. Sevginin bitmesi ise bitiyor işte... Ama severek ayrılmak, daha doğrusu esas oğlan ve esas kızın hala birbirlerini seviyorken ayrılması kadar boktan bir durum yok galiba. Tamam, bitti, artık görüşmeyeceğiz desen de ayakların seni ona götürüyor, kafan deli gibi "Hayır!" diye bağırırken. Onsuz yapamıyorsun. Onu özlüyorsun. Bazen konuşmadan bile yanında olsun istiyorsun, yan yana oturunca belki her şey geçer diye umuyorsun. Tartışıyorsunuz, yine ayrılıyorsunuz. Yine görüşüp, tamam artık yeter bu son diyorsunuz ama bitmiyor. Her gün, her saat fikrinizi değiştiriyorsunuz. Eğer bu dediklerim bir Hollywood filminde olsaydı, sonu kesinlikle "Happily ever after" tarzında biterdi. Bizde ise geriye kafa karışıklığı, iki ucu ... değnek kalıyor. Tam yoluma devam edeceğim derken yine karşınıza çıkıyor. Anlayacağınız lanet olası bir kısır döngü. Belki bencilliğin ön planda olduğu belki de imkansızlığın olduğu bir ilişki...
Ah o canım Hollywood filmleri, keşke gerçek olsaydınız. Keşke o romantik komedileri bizim hayatımızda da yaşayabilseydik, keşke her şey pamuk şeker pembesi olsaydı...

22 Eylül 2015 Salı

Bir Hastanın Günlüğü

Yine, yeniden hastayım! Şaşırmıyoruz artık, ee hep hastayım -kafadan olayını saymıyorum- grip olmaktan bahsediyorum. Daha geçen gün Malou beni merak edip "Havalar soğudu, iyi misin diye sormak istedim." diye ses kaydı göndermiş, utandım valla hastayım demeye. Adaçayı içmekten içimde adaçayı ağacı çıkacak. Bıktım vallahi! Yaklaşık 4 gün boyunca tavuk suyuna çorba içip durdum. Şimdi de değişiklik olsun diye ev arkadaşımın yaptığı bal kabağı çorbasını içiyorum. Öksürmekten ciğerlerim falan çıkacak ama n'apayım. E ben de böyleyim. Her kadın her ay nasıl regl oluyorsa, ben de onun üstüne bir de grip oluyorum. Sonra tadını çıkarabileceğim iki hafta kalıyor geriye. Onda da depresyona girmezsem havadan ötürü güzel güzel yaşayıp gidiyorum.

Beni hep bu Hamburg'un havası delirtti. Çok seviyorum, deli seviyorum ama nefret de ediyorum havasından. Hani aşk ve nefret ilişkisi vardır ya, hep uçlarda yaşadığım için zaten hayatımda olan bu ilişki, yaşadığım şehire de yansıdı ister istemez. Arada bir güneş açıyor, sonra ben açılıyorum, sonra da hasta oluyorum. Enteresan bir şekilde, sürekli yatmaktan olsa, demin bir enerji geldi; durduramıyorum kendimi. Ada çayımı içerken bir yandan da Athena'dan "Ben Böyleyim"i dinleyip mutfakta dans ediyorum. Amaaaaan... Hayat arada yaşanılası yahu, hasta olsak bile.

Hadi salyalı sümüklü öptüm :*

15 Nisan 2015 Çarşamba

Bu aralar ben...

- Dışarısı 20 derece ve deli gibi güneşli, kısacası Hamburg için alışılmadık bir hava veeeee ben tabiki evde hasta yatıyorum. Geçtiğimiz ekimden beri hastalık peşimi bırakmadı, aralıksız 4 ay hasta gezdim resmen. Aldığım antibiyotiğin haddi hesabı yok. Bu sefer araya allahtan 2 ay girdi de öyle hasta oldum.
Pazartesinden beri evdeyim. Beni bilen bilir; meyve ve sebze ile aram pek yoktur. Öyle bir duruma geldim ki ama eve portakal, kivi, üzüm, çilek, muz ve zencefil deposu yaptım. Başucumda öksürük bonbonları, bronşit damlaları, ağrı kesiciler ve bir rulo tuvalet kağıdı var. Bir Antalyalı olarak çırılçıplak dışarı çıkasım var. Oturup ağlayacağım o derece kıskanıyorum dışardakileri.

- Sonunda 2 ayımı alan bir ödevi bitirdim, son düzeltmeleri yapıp cuma günü teslim edeceğim. Ve inanın uzun bir süre boyunca Emine Sevgi Özdamar ismini duymak istemiyorum. Kadının tüm kitaplarını yalayıp yuttum desem yeridir. Hadi bakalım geriye kaldı 5 ödev...

- Gelecek haftadan itibaren doğum günü maratonu başlıyor yine. Sadece bizim katta ben de dahil olmak üzere 3 kişinin doğum günü var hazirana kadar. Ondan önce de bir adet baby showerımız var. Hamburg'daki ailemize bir minik oğlancık katılıyor. Mayıs sonunu iple çekiyoruz.

- Mayıs sonunu tabi ki sadece "Toni" için değil aynı zamanda Malou ve Isabel ile yapacağım Türkiye tatili için de çekiyorum. 1,5 senedir Antalya'ya gitmiyordum. Özlemedim gibi geliyordu bana, ama şimdi düşündükçe heyecanlanıyorum. Antalya'nın en güzel ayında 3 günlüğüne orda olmak, denize girmek, güneşin tadını çıkartmak, büyüdüğüm yerleri arkadaşlarım gösterecek olmak şimdiden mutlu ediyor beni. Oradan ver elini İstanbul. Seneler sonra Damla ile görüşeceğim ^^ Doğum günümü ailem ve arkadaşlarımla geçireceğim. Biricik aşkım Derin'imi göreceğim, adalara gidebileceğim... Veeee bol bol güzel yemek yiyeceğimmmmmm.

- Geçen haftadan beri bir Cupcake dükkanında çalışmaya başladım. Very Cupcake'e olan aşkım malumunuz. Ne zaman Ankara'ya gitsem ilk durağım Very Cupcake ve Aspava olur. Şimdi ise dükkanda kendi cupcakelerimi yapabiliyorum. Anlayacağınız sadece servis kısmında değilim. Sonunda sadece sinirlendiğimde, mutlu olduğumda değil de her allahın günü cupcake yapacağım. Bilginize: Haftasonu 4. günüm olacak ve ben şimdiye kadar sadece 1 tane cupcake yedim... PROUD OF IT!

- Bu aralar çok güzel yemeklerle şımartılıyorum. Yukardaki sonunda yüzüme güldü ve muhteşem yemek yapabilen birini gönderdi bana. Sırf o yemekler için dine verebilirim kendimi. Elimi bile kıpırdatmama gerek kalmıyor ^^

- Manu Chao, Santana ve Buena Vista Social Club Hamburg'a geliyor... ALLAAAAAAH!!! Gitsin paralar... Ya da beleş tepeye razı olacağız. Malum üçüne birden bilet almaya kalkarsam aylığımı verecekmişim gibi duruyor.

- Ve arkadaşlar... Türkiye'dekileri söylememe gerek yok, onlar artık benim ailem... Ama Hamburg'dakiler... Gün geçtikçe daha da kenetleniyoruz birbirimize, hele şu zor zamanlarımda beni asla yalnız bırakmadılar. Herkes Almanlar soğuk der ya, artık Almanya'daki 8. senemdeyim ve şu ana kadar çok şükür öyle bir deneyimim olmadı. Tek üzüldüğüm nokta artık apartmanımız boşaltılıyor. Tüm daireler baştan aşağı yenileniyor. Bebeğimiz annesi ve babası, yan komşumuz, şubat başı taşındılar. 3. ve 4. kat tamamen boşaltıldı. Karşı komşumuz Malou ve Angie ağustosta evi boşaltıyorlar, biz ise 1 Temmuz'da başka yerlerde olacağız... Kısacası bir dönem kapanıyor. Acaba nerde ev bulabileceğiz? Yoksa herkes kendine bir oda mı arayacak... İkinci gelişimden beri ev konusunda acayip şanslıyım Hamburg'da. Umarım böyle devam eder...

Benden bu kadar... Ey siz Türkiye'deki güzel insanlar nolur benim için de denize gidip güneşin keyfini çıkarın. Öpücükler...