17 Ocak 2014 Cuma

Ubi Bene İbi Patria

Kendini iyi hissettiğin yer evindir derler. Şu anda sunumumu hazırlamam gerekirken niye bunları yazıyorum bilmiyorum. Son iki hafta, sonra bir dönem daha bitiyor. Bu dönem çok hızlı geçmedi mi acaba? İyi de oldu bir bakıma, iyi ki gelmişim buraya. Evimde gibi hissedebildiğim bir yer. Evin ev olmaktan çıkıyorsa eğer kaçacak yerler ararsın mecburen. Almanya da benim her zaman kaçamağım olmuştur. Tatil için bile olsa ne zaman Almanya'ya gelsem: "Oh düzene döndüm" derim. Ben düzene alışık bir insanım, galiba yetiştirilme tarzımla alakalı bir şey. Her zaman çok dakik bir aile olmuşuzdur. Kurallara tapan ve dakikası dakikasına her şeyi planlayan. Çoğu kişinin hoşuna gitmez büyük ihtimal ama kendinizi güvende hissedersiniz ne olacağını bilince.
Hayatınızda farklı şeyler olmaya başladığında (kötü şeylerden bahsediyorum tabi ki) dünyanızın başınıza yıkılması dışında, ki bu çok olağan bir şey, planlar altüst olduğu ve ne yapacağınızı bilemediğiniz için sudan çıkmış balığa dönersiniz. İnsanların sizi terk etmesi mi yoksa yalanlar içinde kalmak mı daha çok koyar, karar veremezsiniz. Bir kişi ile başlar önce her şey, sonra olaylar büyür ve herkes dahil olur, işte o zaman aslında kimseye güvenmemeniz gerektiğini anlarsınız. Bu hayatta güvenebileceğiniz birini arıyorsanız, boşverin. Sadece kendinize güvenebilirsiniz. İnanın bana ne olacağı hiç belli olmaz. Dünyada en güvendiğiniz, belki idol olarak gördüğünüz kişi sizi yerle bir edebilir. İşte o zaman keşke dersiniz. Keşke kelimesinden ne kadar nefret ettiğimi beni tanıyan herkes bilir. Keşke diyeceğime hep iyi ki yapmışım demeyi tercih ederim.
Neyse ne diyorduk; Güvendiğiniz kişiler tek tek hayatınızdan çıkmaya ve size yalan söylemeye başladığında inandığınız her şey değişir. Bulunduğunuz şehir size hep onları hatırlatır, en ufak detaylar bile gözlerinizin dolmasına neden olur. Sonra kaçacak bir yer ararsınız, uzak olmalı, onlardan çok uzak olmalı.
Hamburg'a gelmemin en büyük nedenlerinden biri buydu benim. Ve şimdi iyi ki diyorum, iyi ki çevremdekileri dinleyip gelmişim, belki de kaçmışım. Bazen savaşmak yerine kaçmak gerekir, kendinizi korumak için.
Burası benim evim, artık kendimi Antalya'ya ait hissetmiyorum ve bir daha da oraya gidip yaşayacağımı hiç düşünemiyorum. İnsanın kalbi o şehre girdiği an acır mı? Acırmış, gidene kadar da acıması geçmezmiş.

Bu yazıyı yazmamın amacı içimdeki duyguları atmak istemem, bir nevi çöpleri toplamak gibi. Psikologlar hep der ya; yazmak en iyi terapidir diye. Belki de doğrudur, neden olmasın. Bir şeyi biliyorum ama zaman her şeyin ilacı değildir. Her şey için zaman gerekir, sadece yaraların iyileşmesine yardımcı olmaz, bunun için kendimiz çabalamalıyız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder